Değerli Öğr. Gör. Tuğba Cestel’in 1960 sonrası sanatın “marka mimarlık” ve “star architect / yıldız mimar” gibi olguların ortaya çıkışına etkisini irdelediği Marka Mimarlığın Kökenleri adlı kitabı YEM Yayın’dan çıktı.
Tuğba Cestel, uzun yıllar içinde bulunduğu mimari proje üretimlerinin düşünsel bir aktivite alanından ziyade serbest piyasa ortamına göre biçimlendiği ve hızlı süreç beklentileriyle yapıların çevrelerinden kopuk birer tekil nesne olarak tasarlandığı düşüncesiyle mimarlık pratiğini sorgulamaya yönelen bir mimar. Bu amaçla başladığı araştırmasını, 20. yüzyıl mimarlığının kökenlerini incelemek ve değişimini gözlemlemek üzerine kuran Cestel, 1960 sonrası mimarlığın, kavramsal sanatla birlikteliğini ve kültürel konumundaki değişimlerini Marka Mimarlığın Kökenleri’nde ortaya koyuyor.
Tuğba Cestel’in, Beuys, Warhol gibi sanatçıların; Deleuze, Foucault ve Baudrillard gibi kuramcıların; Gehry, Koolhaas, Herzog & de Meuron, Zumthor, Rossi, Bofill, Libeskind gibi mimarların çalışmaları, yorumları, yapıları üzerinden bir okuma yaparak, örnekler vererek incelediği bu döneme ilişkin görüşleri özetle şöyle:
“...Foster’ın ifadesiyle, ‘Yeni Art Nouveau’ olan ‘kavramsal mimarlık’ın, bir tepki olarak doğan kavramsal sanatı sömürerek ondan yeni bir mimarlık miti yarattığı söylenebilir. Görsel kültürün hâkim olduğu kavramsal mimarlıkta imge, metin üzerinden izleyiciye aktarılmaya başlanır. Örneğin Zumthor, binalarında Beuys’un tinsel biçimini yansıtırken Herzog & de Meuron, Pop Art’ın öncüsü Warhol’un temsilciliğine ulaşır. İlk bakışta Warhol ve Beuys’un sanatları birbirlerine karşıt gibi durur. Çünkü Warhol güzelliğin temelini serbest piyasada arayarak dünyevi ve maddi konumuna ulaşır. Beuys ise güzelliğin kaynağını tanrısal olarak görerek ruhani ve manevi durumlara önem verir. Beuys ve Warhol’un sanatlarındaki ortak yön ise izleyici kitlesi üzerindeki izlenime öncelik vermeleridir. Her ikisi de olabildiğince çok insanın duygulanımlarını ele geçirerek görünür olurlar. Popülerlik durumunu ortaya çıkaran bu özellik, mimarlıkta markalaşma sürecinin de anahtarıdır. Kısaca Warhol ve Beuys, Zumthor ve Herzog & de Meuron, biri piyasa, diğeri tinsellik; izleyicilerinin arzuları, zaafları ve inançlarıyla temsiliyete giderek çevrelerinde simgesel bir hegemonya kurarlar...
1960 sonrası kavramsal sanatın özgürlük düşüncesini, ekonomik sistemin etkisiyle araçsallaştıran mimarlık, tüketim toplumuna yönelik ikonik yapılar ortaya koymaktadır. Arte Povera akımının vurguladığı ‘fakirlik’ kelimesinin, yüksek maliyetle üretilen yapılarla anılması bir ironi yaratırken, kavramsal sanatın kullandığı metinselliğin mimari ürünlerle sunulması zorlama bir tutum olarak görülmektedir. Mimari kuramsal ifadeler, anlam kazandırmaya çalıştığı yapıyı, çevresinde kabul ettirerek birer söz dizimine indirgenir. 70’li yıllarda Friedensreich Hundertwasser’in sanatın özgürlüğü ile mimarlığı birleştirerek öne sürdüğü ekoloji kavramı dahi, ikonik binalarda bir dekor öğesine dönüşmüş ve serbest piyasa sisteminin metası olmaktan kurtulamamıştır. Hundertwasser’in tanımlamasına göre mimarlık, belirli bir toplumun özgün ihtiyaç ve imkânları çerçevesinde, o toplumun çeşitli faaliyetlerini duygusal yönden de destekleyecek nitelikte mekân düzenleri oluşturma becerisidir. Toplumun özgün ihtiyaç ve imkânlarının yüzyıllar boyunca farklılaşması, mimarlığı sürekli değiştirmektedir. 20. yüzyıl sonunda yatırım aracı olarak görülen ve tüketim toplumuna yönelik tasarlanan obje üretiminden uzaklaşılması, ancak mimarlığı sorgulayan pratiklere kulak vermemizle mümkün olmaktadır. Mimarlık, bir beğeni kültürü içerisinde farklı olanı sunmaktan ziyade, ihtiyaç duyulan ve yaşamı kolaylaştıran düzen içerisinde daha kapsamlı bir yol çizmelidir. Bu bağlamda mimarlık hem bulunduğu ortama cevap vermeli hem de kullanıcıların ihtiyaçlarını göz önüne alarak onları tasarım süreçlerine dahil etmeyi amaçlamalıdır.”
İÇİNDEKİLER
1960 SONRASINDA MİMARLIK VE SANAT BİRLİKTELİĞİ
1960 Sonrası Sanat Hareketlerinde Kimlik Arayışı
Kavramsal Sanata Genel Bir Bakış
Sanatsal Muhalefet: Fluxus (1960-70)
Wolf Vostell (1932-98) ve Dick Higgins (1938-98)
Kavramsal Sanatın Ortasındaki Adam: Joseph Beuys (1921-86)
Beuys’un Tinselliğinin Kökeni: Rudolf Steiner (1861-1925) ve Antropozofi
Fakirlik Sanatı: “Arte Povera” (1960-70)
Arazi Sanatı: “Land Art” (1960-80)
Sanat Akımlarının Mimarlık ile Kesişimi
60’lar ve 70’lerin Radikal Kolektif Mimarlık Oluşumları
Mimarlık, Peyzaj ve Sanatın Kesişim Noktası: Land Art
1960 SONRASI MİMARLIĞINDA MADDE VE BİÇİM
Madde ve Mimarlık
Malzeme ve “Yan Yana Getirme” (Çakıştırma)
Malzeme ve Duyulanım
Mimarlık ve Biçim
20. Yüzyılda “Yeni” Estetik Kavramı
Anti-Estetik Kavramı
Estetik-Ötesi ve Trans-Estetik Kavramı
Post-Estetik Kavramı
Yeni Estetik’in İşlevleri
Şoke Etme
Hayranlık Uyandırma
Ürkütücü Olma
Kitsch Olma
1960 SONRASI MİMARLIĞINDA NEOLİBERAL SÖYLEMLER VE MARKALAŞMA SÜRECİ
68 Mayısı ve Mimarlığın “Özgürleşme” Deneyimi
İletişim Üzerine Açıklamalar
Genius Loci Kavramı ve Bağlam Üzerine Söylemler
Dilbilimsel ve Metinsel Analojiler
Biçimselliğe Dair Manifestolar
70’lerin Sanatsal Açıdan Özellikli Bazı Yapılarına Eleştirel Bakış
80’ler ve Neoliberalizm Mimarlığının Doğuşu
Neoliberal Piyasanın Postmodern Öznellik Kültürü
Postmodern Biçimcilik
80 Dönemi Mimarlık Yapılarına Eleştirel Bakış
90’lar ve Metalaşan Mimarlık Dünyasında Marka Kimliği
Metalaşan Mimarlıkta Biçime Dayalı Düşünceler
Fenomenolojik Tutum Üzerine Söylemler
90 Dönemi Mimarlık Yapılarına Eleştirel Bakış
2000’ler ve Star-Architect (Yıldız Mimar) Kavramı
Star-Architect Kavramı Üzerine Düşünceler
2000 ve Sonrası Mimarlık Yapılarına Eleştirel Bakış
Sonuç
Marka Mimarlığın Kökenleri’nin editörlüğünü Burçin Yılmaz, kapak tasarımını Yeşim Demir Pröhl, redaksiyonunu Burcu Agalar, grafik uygulamasını Hüseyin Aktürk, baskı hazırlıklarını Kemal Kara yaptı.