Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi

Mimari Sohbetler Yüksek Mimar Prof. Dr. Atilla YÜCEL’in Üniversitemizde Verdiği Seminerle Devam Etti

İstinye Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi tarafından düzenlenen ‘’Evlerin Öyküsü: Kullanıcılar – Tasarlayıcılar – Mekanlar’’ adlı etkinlik, Yüksek Mimar Prof. Dr. Atilla YÜCEL’in katılımıyla 19 Nisan Perşembe günü İstinye Üniversitesi Topkapı Kampüsü’nde gerçekleşti. 
Mekanların tasarlanmasında kullanıcı ve mimar ilişkisini değerlendiren Prof. Dr. Atilla YÜCEL, evlerin kullanım önceliğine göre tasarlanmasının önemine dikkat çekti. Getirdiği örnekler üzerinden evlerin mimari ve kullanım özelliklerini gösteren Prof. Dr. Atilla YÜCEL, etkinlik sonunda öğrencilerin meslek hakkındaki sorularını cevapladı. 

İstinye Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi tarafından düzenlenen Mimari Sohbetler kapsamında üniversitemizde ağırladığımız Yüksek Mimar Prof. Dr. Atilla YÜCEL ile kısa bir röportaj gerçekleştirdik. 

Prof. Dr. Atilla YÜCEL, öncelikle kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz?
İTÜ mezunu bir mimarım. Mezun olduktan sonra İTÜ’de öğretim üyeliğine başladım. Daha sonra başka üniversitelerde de çalıştım. Akademik hayatım şu anda devam ediyor. Diğer yandan seksenli yıllardan itibaren kendi mimarlık büromda tasarımlarımı yapıyorum. 

Sizce mimarlık nedir? 
Mimarlık, hayatın kılıfını oluşturmaktır. Ticareti, kültürü, eğlencesi, ikameti gibi aklımıza gelebilecek tüm etmenleriyle hayata elbise dikmektir. 

Mimarlık teknolojiyle paralel gelişen bir meslek. Dünün mimarlığıyla bugünün mimarlığını nasıl karşılaştırırsınız? 
Her mimar dönemin teknolojisini kullanılır. Bu anlamda temel mesele değişmiyor. Mimarlık her dönem teknolojiyi kullanan bir iş. Dönemin teknolojisi neyse onu kullanma durumunda. Bugünün teknolojisinin hızlı değişmesi ve bilimle iç içe olması, teknolojik imkanların- yapım sistemleri, çevre sistemleri ve enfermasyon sistemleri- mimarlığa yansımasına neden oluyor. Dolayısıyla bugünün mimarlığı zorunlu olarak çok daha teknolojik hale geldi. Örneğin; büyük bir yapının tasarımında yüzlerce uzman çalışıyor. Bunun nedeni bütün teknolojik bilginin yapılan işe aktarılması. 

Mimarlık ne noktada sanat ne noktada tekniktir? 
Yaklaşıma bağlı. Sanatsal ifadenin veya felsefi birtakım düşüncelerin mimari biçime yansımasını ön plana alan yapılar, tasarımlar var. Bunun yanında teknolojinin bileşenlerini doğru bir araya getirmeyi ön plana alan yapılarda var. Mimarlıkta iki yaklaşımın örnekleri de var. Bunumla birlikte; iki yaklaşımı birleştiren yapılar da var. Bunun tek bir kuralı veya cevabı yok. Ancak teknoloji ve sanatın yanında görüntü ve ifade çok önemli. Görsel bir şölen sunmanın da ekonomik boyutta bir getirisi var. 

Mimarlık okumak isteyen ve okuyan öğrencilere tavsiyeleriniz nelerdir?
Mimarlık öğrencileri için en büyük tavsiyem; okuduklarıyla yetinmemeleri gerektiği. Mimarlığı bir eğitim olarak görmemek lazım. Bu bir yetişme ve deneyim süreci. Dolayısıyla; okumaları, gezmeleri ve gözlem yapmaları çok önemli. Okulla başlayıp, okulla biten bir mimarlık eğitimi anlamlı değil.